10 Temmuz 2015 Cuma

Sevgi ve saygıyla..

Bu sefer neden uzun bir ara verdiğim için bahaneler sunmayacağım, hem aklıma gelmedi, hem vakit bulamadım hem de taşındık.
Ankara'yı bilen bilir, Batıkent diye bir semti vardır ki şuanda Türkiye'nin en büyük semti, 4-5 sene önce nüfusu 400.000 idi, şimdi bilemiyorum. 1990 yılı civarı şuanda merkez olan Gimsa önü ve son metro durağı yanındaki sitemize taşındığımızda her yer bataklıktı.(hani bir klişe var ya "tarla" ile ilgili, aynı onun gibi oldu). Ostim yeni yeni kuruluyordu. Çarşıya gidebilmek için körüklü otobüse binerdik ve 55 dk alırdı. Şuan 32 yaşımı doldurdum, eski oturduğum yere bakınca "vay beeee" diyorum çoğu zaman. Starbucks bile açıldı, üstelik ben evlenince. 
Bağlayacağım nokta şu ki, evimiz merkeze hep uzaktı, bir gün kendi evim olursa merkeze yakın nezih yerlerde oturacaktım, ama bir türlü olmadı. Taşındık demiştim. Eskişehir'de oturuyoruz, Gökmeydan semtindeydik ama eşimin işyerine yakın olsun diye Ertuğrulgazi mah. diye çok varoş bir mahalleye taşındık. Şöyle söyleyeyim, 700 binliralık evlerin yanındaki gecekondular yıkılıyor ve arsa sahiplerine lüks evler dikiliyor. Yol yordam bilmeyen, tabiri caiz ise dağdan inmiş ayılar ne kadar evcilleşmiş ise o kadar evcilleşmiş insanların içinde oturuyoruz. Biliyorum kaba ve ukala görünüyorum, bu yaşımda beni bu kadar toleranssız hale bu saygısız  insanlar getirdi. 
Kadınlar kapı önünde gıybet yapıyor, güya müslüman ya, gelenin gidenin kıçına başına bakıyorlar, kocasını, çocuklarını kim varsa eleştiri. Geçen eşimle yürüyüşe çıktık, alt komşu "nereye gidiyorsunuz?" dedi merhaba demeden. Artık o hale geldimki şu salak sorulara yemin ederim sinir krizi geçireceğim. "Sana ne" diyebilmek için bazı şeyleri feda edebilirim, ama susuyorum. Eşim çok nazik biridir, benden başka hiç kimsenin kalbini kırmaz. "Yürüyüşe çıktık ablacığım" diyor. Neyse kurtardık öle, istesem de çatamam çünkü ahh ahhh "toplum" içinde yaşıyorum, o dağdan inmeler gibi olmayım değil mi?
Her neyse, bu dağdan inmelerin bir de İstanbullu versiyonları var. Üst kat komşularımız olur. Tam bir saat kapıyı açıp karşılıklı sohbet ederler. Görücü usülü evlenmiş, üremekten başka bişeye yaramayan, geleceğin tayyipçi neslini büyüten tiplerden ikisi de, olur ya hani kocaları hafif atarlı, zayıf tipler. Gün yapan, avon kataloğu gezdirenler, tam onlardanlar.
Geçen saat 11 oldu, süpürge susmadı. O lanet olası mütaahitlerin hangisi yaptıysa düşünün üstümün karşısındakinin yaptığı süpürge evimin içinde gibi. Gece 11 de süpürge yapıyor ya. Çıktım kapısına, ses kesildi. Duymadığımı zannediyorlar ama ben duyuyorum. 13-14 yaşlarındaki oğluna "açsak mı?" Diyor. Farkında yani. "Napsak, açsak mı, hadi sen aç ben gideyim" gibi birşey söyledi.
İşte geleceğin adi şerefsiz, kurnaz ve piç karakterli evlatları böyle yetişiyor. Evladım iyi biri olsun istersin, önünde her türlü dalavereyi yaparsın, sonra bu çocuk neden böyle? Uzaklarda arama, dayısına halasına benzetme, sana benziyor o çocuk.
Kapıyı açtı çocuk. "İyi akşamlar, saatten haberiniz var mı? Diye soracaktım dedim. Aynen 13-14 yaşındaki bir erkek çocuğun söylediklerini yazıyorum "Yoo, saatim yok bilmiyorum", kolunu gösteriyor, "bak yok" 
"Saatin olsa da olmasa da şu an yaptığınız doğru bir şey mi söyle bakalım?" Dedim. "İstediğimizi yaparız, napalım" dedi. Sonra annesi geldi ama bayağı bir vakit kazanmıştı üste çıkmak için. "Sizin yüzünüzden oruç ağız tüm gün boya yaptık, onun için süpürge yapıyorum, berbat halde herşey" dedi. Bizim yüzümüzden olan olayı anlatayım: digitürk bağlattık. Bağlayan kişi çatı kapağını açık bırakmış, yağmur yağmış bunların evine dolmuş. Adam kavgaya geldi kapıya, eşim çok alttan aldığı için kavga edemedi. Ne masraf çıkarsa öderiz dedik. Daha sonra da çıktı digitürkümüzü söktü yeniden bağlattık, çünkü taktıkları çubuk kırılmış ve altına yine su dolmuş. Kadının dediği bu. Adam apartmana birşey yaptırırken soracak herkes diyor, senelerdir digitürkümüz var, hiç hesap verdiğimizi hatırlamıyorum. "Hanımefendi benim ne suçum var?" Dedim, o da tam 100 cümle saydı benim ne suçum vardı diye. Evde basbayağı temizlik vardı dostlar, boya falan yoktu, beni bozguna uğratmak için öyle dedi. Biraz sakinleşince içeri gel, kocam yok" dedi. Kocan olsa ne yazar, haremlik selamlık olmadık daha çok şükür. Biraz oturdum, digitürk falan yaptıklarından konuştuk, aynen şöyle dedi: "çatılar bizim olduğu için kimsenin birşey sormadan birşey yapacağını kestiremedik" Lafa bakar mısınız? Bunlar bencil yaşamaya alışmış, üst kat onun diye çatı onun sanıyor :))))) 10 dk daha geçti, iyice sakinleştik: "istanbuldan eşyam gelecek de onun için toparlıyordum etrafı" dedi :)))) bildiğiniz basbayağı karakteri bozuk, yalancı. 
Kapıda durduğum o 2 dk da yalan hazırladı, bir de bana karşı avantajı vardı, onu öne sürdü. Evde boya falan yoktu. Herneyse, diyeceğim şu ki, bir de şu senaryoya göz atalım
B: "saatten haberiniz var mı?"
K: "komşu biliyorum bu saatte süpürge yapılmaz ama tüm gün oruçtum süpüremedim, yarın eşyalarım gelecek, temizlik yapmak zorundayım." 
Eğerki bunun üstüne bir laf söylersem en adiyim. Yeryüzündeki en pislik insan olayım, tamam der giderdim. Neden? Neden en çok müslümanım diyenler böyle? Eve girdim hemen saçını kapattı bayan olmama rağmen. Ya başını kapatmaya özen gösteriyorsan dürüst olmaya da özen göster ya, haksız mıyım?
Sonra diyorlar vay Avrupa özentisi. Ya çoğu saygılı ya, çoğu. Bizim çocuklara bir bakın, düğün salonlarında, restoranlarda anlamsız yere bağırarak çember çizerler, çünkü ailesi öğretmiyorki, orası toplum içiymiş, kimseyi rahatsız etmemek gerekirmiş, nerdeee? Belki ben oraya dinlenmeye geldim, ben senin çocuğunu dinlemek zorunda mıyım? İşte Avrupa'da bu yok. Birini rahatsız edersen çekeceklerini biliyorsun, hak var hukuk var, adamlar kendilerini alıştırmış.

Neyse. Çok mutsuzum sevgili blog, evimi beğeniyorum normalde. Eksiğimiz çok fazla ama 3,5 seneden sonra gönlüme göre çok güzel eşyalar aldık. Ne var şöyle sessiz sedasız otursam, bu kadar görgüsüz olmasalar, bu kadar çok gürültü yapmasalar, dedikodu yapmasalar. İnsanlar biraz birbirine karşı saygılı ve dürüst olsa.
Ne var sanki, babamın bana öğrettiklerini başkalarında da görebilsem. Televizyon veya müzik her zaman yarı açık, en ufak açsak odamıza damlardı komşuları rahatsız etmeyin diye. Eskişehir'de insanlar kaldırımda 3 kişi yürüyorlar ve sen tek kişi olduğun için sen çekiliyorsun, üçü sabit duruyor. Evde ayaklarımın ucunda yürürdüm, artık sallamıyorum. Geçenlerde alt kat ve üst kat çok gürültü yaptılar, tam 10 dakika son ses Therion dinlettim. Gerekirse daha fazlalaştırırım. Beni insanlıktan çıkardılar, saygısız oldum.

Taşındığımız mahalle daha da fena, anlatamam. Evden bir şekilde çıkmam lazım, içsel olarak KPSS için kendimi tekrar hazırlıyorum yeterki burdan gideyim..

Bu arada kadın bana "Çocuğun olsa sesten şikayet etmezdin" dedi ama bu bambaşka bir günde yazılacak bir malzeme. Bu kadının dışında herkes suçlu yani...

Sevgi ve saygıyla kalın..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder